Fırat Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, Türkiye’nin aktif fay hatları ve son depremler üzerine dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Özellikle İstanbul’da yaşanan son deprem sonrası gözler yeniden fay hatlarına çevrilirken, Prof. Dr. Aksoy, kamuoyunun dikkatini Doğu Anadolu Fay Zonu’na çekti.
6 Şubat 2023’te yaşanan Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Aksoy, bu sarsıntılarla Doğu Anadolu Fayı’nın yaklaşık 400 kilometrelik bir bölümünün kırıldığını vurguladı. Kırılan fay segmentlerinde ciddi bir enerji boşalması yaşandığını söyleyen Aksoy, bu bölgelerde kısa vadede yeniden büyük bir deprem beklemenin bilimsel açıdan doğru olmadığını belirtti.
“Esas tehlike, uzun süredir suskun olan bölgelerde” diyen Prof. Dr. Aksoy, özellikle Palu ile Bingöl arasındaki fay hattının ciddi risk taşıdığına dikkat çekti. Bu segmentin uzun zamandır herhangi bir deprem üretmediğini belirten Aksoy, bu tür bölgelere sismik boşluk dendiğini ve bu boşluklarda enerji birikiminin kritik seviyelere ulaşabileceğini ifade etti.
“Depremin nerede olacağını biliyoruz ama ne zaman olacağını bilemeyiz. Palu-Bingöl hattı sismik olarak sessiz, bu da ciddi bir uyarıdır,” diye konuştu.
Prof. Dr. Aksoy, geçmiş depremlerden örnekler vererek Elazığ çevresindeki sismik aktivitenin yıllar içinde nasıl şekillendiğini anlattı. 2020 Elazığ depremi öncesinde bölgede artan küçük ölçekli sarsıntıların, ana kırığın enerji boşaltmadan önceki habercileri olduğunu hatırlattı. Benzer bir durumu 2023 depremlerinde de yaşadıklarını belirtti.
Aksoy’a göre, risk taşıyan bir diğer nokta Yedisu segmenti. Erzincan ile Bingöl’ün Karlıova ilçesi arasında uzanan bu fay hattında en son büyük deprem 1784 yılında gerçekleşmişti. Yaklaşık 250 yıllık bir sessizlik, fayın tekrar kırılma eşiğine geldiğine işaret ediyor. Aksoy, bu hatta 7 ve üzeri büyüklükte bir depremin olasılık dahilinde olduğunu söyledi:
“Fayın tümünün kırılması durumunda yıkıcı sonuçlar doğabilir. Ama her zaman tüm segmentin kırılacağını bilemeyiz. En kötü senaryoya göre hazırlıklı olmak zorundayız.”
Yoğun arazi çalışmaları ve veri analizleriyle bölgede ciddi bir bilgi birikimi elde edildiğini vurgulayan Aksoy, yapılaşmanın özellikle yüzey kırığı bulunan bölgelerden uzak tutulması gerektiğini söyledi. Diğer alanlarda ise mutlaka zemine uygun yapıların inşa edilmesi gerektiğinin altını çizdi.